Pages

27 Aralık 2016 Salı

The Help / Duyguların Rengi Konusu Ve Yorumum

 ' The Help ' yani, 'Duyguların Rengi ' , evet en kötü İngilizceye sahip biri bile çevirisinin bu olmadığını bilir , niye böyle isim seçmişler ki  .


  Neyse konumuza dönelelim , filmi  1500 kişi tavsiye edip 'izleee ' diye baskı yapınca izledim  -sonunda - ve film bitince ' vay bee ' olunca hemen yazmalıyım dedim , çünkü bu filmi herkes izlemeli , gerçi izlemeyen kaldı mı bilmiyorum ama olsun . Film ırkçılık konulu 1500 diğer film gibi değildi , çok farklıydı , duyguları çok iyi yansıtmıştı , oyunculardan , kostümlere her şeyini çok sevdim .

  Filmin konusu ;

  1960lar , kölelik kalkmış olsa da ırkçılık , çok yüksek bir şekilde yaşanmaya devam ediyor . Siyahilere karşı yapılan kötü muameleler , kölelikten farkı olmayan hizmetçilik , ırkçılık nedeniyle öldürülenler , hatta yasalar bile siyahilere karşı çok zalim .


  Mississippi 'nin bir kasabasında  yaşayan Skeeter ( Emma Stone )  , üniversite için kasabadan gitmiştir, mezun olup kasabaya döner . Fakat o döndüğümde bütün arkadaşları evlenip , çocuk sahibi olmuştur bile ama o evlenmek yerine çalışmaya karar verir . Hayali olan yazarlık için bir gazeteye başvurur fakat daha yeni mezun tecrübesiz biri olduğu için gazetede , temizlik bölümü ile ilgili yazması istenir .

  Temizlik hakkında hiçbir şey bilmeyen Skeeter , soluğu arkadaşının hizmetçisi olan Aibileen 'in yanında alır . Aibileen ( Viola Davis ) , bütün hikayeyi anlatan karakter , 14 yaşından beri hizmetçi olarak çalışıyor ve hayatı boyunca 17 çocuğa bakıcılık yapmış , onları büyütmüş . Skeeter, ondan temizlik köşesi ile ilgili yardım alırken , uzun süredir görmediği arkadaşlarının , onları büyüten , ailelerinden daha çok ilgilenen insanlara, tıpkı anneleri gibi nefret ettiğini görür , onlar büyüdükçe tıpkı aileleri gibi olmaya başlamıştır . Bu durumundan rahatsız olan Skeeter , hizmetçilerle röportajlar yapıp hayatları ile ilgili bir kitap yazmaya karar verir , böylece gizlice kitabı yazmaya başlarlar .


  Film ile ilgili yorumlarım ;

   Aibileen , karakterine çok üzüldüm , zaten kadın da sürekli melankolik takılıyordu . Filmi durdurup da replik aldığım tek karakterde o oldu . Beyazlardan çektiklerine rağmen, onların çocuklarını çok seviyordu , fakat o bakıp büyüttüğü çocuklar , büyüdüklerinde ona düşman kesilip , onlarla zerre ilgilenmemiş, anneleri gibi, davranmaları çok sinir bozuydu . 

 

  Aibileen'in çocuklara cesaret vermesi , onların değerli olduklarını hissettirmeye çalışması, en sevdiğim yönü oldu , fakat onlara cesaret verirken siyahilere cesaret verememesi - başta kendine - beni çok üzdü .

                 

  Skeeter , annesi ona küçükken çirkin muamelesi yapmış diye , kendine özgüveni olmaması çok sinir bozucuydu . Yani bir anne çocuğuna nasıl böyle davranır anlamıyorum . Sketeer'ın cesaretini çok sevdim , diğer beyazların yaptıklarına göz yummasını da sevdim. Tek elbiselerini sevmedim , herkes o kadar harika 60lar elbiseleri giyerken o çalışan kadın modelinde , düz ve çirkin elbiseler giyiyordu .


  Minny ( Octavia Spencer ) , karakteri filmde ki en sevdiğim karakter oldu herhalde , çok açık sözlüydü ve rahattı . Karakteri çok eğlenceliydi ve Aibileen ile olan arkadaşlığını çok sevdim .


  Celia ( Jessica Chantain ) , karakteri Minny den sonra, en sevdiğim karakter oldu herhalde . Celia da çok enerjik , mutlu ve heyecanlıydı .


  Salaklık derecesinde saf olsa da, gerçekten iyi kalpli biriydi , belki de bunun sebebi , zengin biri olarak büyümemesidir . Siyahilere karşı herhalde ondan daha iyi davranan filmde yoktu , mesela siyahilere dokunmaya iğrenenlerin aksine o , onlara sarılıyor ya da onlarla aynı masada yemek yiyordu .

   Hilly ( Bryce Dallas Howard ) , güzel yüzünün aksine , tam bir masallardaki cadıların gerçek versiyonu gibiydi , gerçekten de nefretlik bir karakterdi ,film boyunca suratına kürekle vurmak istenen türden hareketlerle dolandı durdu . Irkçılığın kasabada ki bence en büyük nedeni oydu , şımarık , tek kendinin sözü dinlensin isteyen , baskıcı ve kafasına bir kaç kilo saç spreyi boşaltmış bir tipti yani nasıl olduğunu az çok hayal edebilirsinizdir .


  Elizabeth ( Ahna O' Reilly ) , yani Aibileen 'ın patronu . Dışarıdan sessiz gözüken ve pekte zararı olmayan bir karakterdi ama ben gerçekten sinir oldum . Hilly ne derse yapıyordu , belki onu dinlemese böyle olmazdı . Fakat beni en sinir eden şeyi çocuğuna karşı tavrıydı , bak hatırladıkça yine sinirleniyorum . Skeeter 'ın annesine kızmamın nedeni ile aynı , çocuğunu çirkin bulduğu için , hiç ilgilenmiyor . Hatta kızı artık annesi olarak Aibileen'ı görüyor .  Halbuki kızı çok tatlıydı , gerçekten sinir oldum !


  Film size çok şey hissettiriyor , sanki size yapılmış gibi sinir oluyorsunuz . Amerika'nın iğrenç yüzünü görüyorsunuz , şuanda her ne kadar çok şey değişmiş olsa da , ben bütün Amerikalıların
öyle düşündüğünü düşünmüyorum , hiç Amerika da ırkçı bir olaya şahit olmadım ama zengin beyaz Amerikalıların halen aynı olduklarını düşünüyorum , sadece ırkçı değilmiş gibi yapıyorlar bence .


18 Aralık 2016 Pazar

Korkmuyoruz !

  Şehitlerimiz var , yine ... Yine satılmış , soyu belirsiz , hainler tarafından , saldırıldı , asil askerlerimize , polisimize ve halkımıza . Bizi korkutmak istiyorlar , bizi yıldırmak, bizi yok etmek istiyorlar ama bir şeyi unutuyorlar ki , bizler Allah 'a inanır ve O' na güveniriz , Allah 'an başkasına ne boyun eğeriz , ne de korkarız ! Ne sizin gibi kukla korkaklardan , ne de arkanızdaki güçlerden (!) , KORKMUYORUZ !!!

  Hepiniz birleşseniz de , başaramayacaksınız , bu ülkeyi yine başkalarının yönetmesine izin vermeyeceğiz , bizleri ölümle korkutmaya çalışsanız da , ekonomimizle tehditte etseniz , darbelerde yapmaya da çalışsanız , başaramayacaksınız !

  Başaramayacaksınız ! Çünkü neden biliyor musunuz , bizim iman dolu bir göğsümüz var , sizinse sadece silahlarınız , yıkar mı sandınız attığınız , kurşunlar patlattığınız bombalar , bu iman dolu yürekleri !

  Başaramayacaksınız ! Çünkü neden biliyor musunuz , biz ölmüyoruz , biz şehadeti tadınca , Peygamberimizin (s.a.v ) yanına komşu gidiyoruz , bu pis , iğrenç , dünyadan kurtulup, en Sevgilin yanına komşu oluyoruz . Fakat siz ey korkaklar, siz ölünce sadece leş oluyorsunuz , cenazesi bile yapılmaya layık olmayan bir leş !

  Başaramayacaksınız ! Çünkü neden biliyor musunuz , bizler dersimizi aldık , Abdülhamid hanı kaybettiğimiz gün aldık dersimizi , Ortadoğu da ki , toprağımızı kaybettiğimiz gün aldık dersimizi , Kudüs 'ü Yahudilere verdikleri gün aldık dersimizi , Hilafeti kaybettiğimiz gün , İslam dünyasının parçalanmasına yol açan gün aldık dersimizi , Müslüman kardeşlerimiz zulüm gördüğü gün aldık dersimizi , darbeler yaşadık kaç tane, sustuk başta , ses çıkaramadık ama sonra öyle bir dirildik ki  , kurşunlara siper ettik göğsümüzü , tanklara çıktık, tankları birliğimizle ezdik , uçakların üstüne atladık , tıpkı Çanakkale de olduğu gibi korkmadık , sadece bayrağımızla savaştık ama kazandık ! Merak etmeyin öyle şeyler yaşadı ki , bu vatan , sizin bin katını gördü ama yılmadı , yıkılmadı , sen mi yıkacaksın , ey soysuz  , vatansız , korkak !

  Başaramayacaksınız ! Çünkü neden biliyor musunuz , siz bizi parçalamaya çalıştıkça , biz birlik oluyoruz ,bir oluyoruz . Çünkü biz Türküz, ve Türk olmak demek senin sandığın gibi bir ırka ait değildir ,  Kürt'ü , Laz'ı , Çerkez'i , Arap'ı , Arnavut'u   ve bütün içinde bulundurduğu bütün ırkları ile Türk olunur . Türklüğün ilk kuralı vatanını sınırsız sevmektir , vatansız kalmaktansa ölmeyi göze almaktır Türk olmak !

  Başaramayacaksınız ! Çünkü neden biliyor musunuz , sizin sadece güvendiğiniz üst akıllar var , arkanızda görünürde dünya var ama şunu unutma ey pis kukla , bizim kimseye ihtiyacımız yok , çünkü bizim her şeye gücü yeten Rabbimiz  var !  Bin tanede tuzak kursanız , tuzaklarınız sizi yok edecek çünkü '' Allah , tuzak kuranların en hayırlısıdır . '' * .

  Başaramayacaksınız ,  kukla katiller , vatan haini alçaklar , üst akıllar ve batı , asla başaramayacaksınız !


Not: Şuanda çok fazla provokasyon var etrafta , lütfen bunlara dikkat edelim . Fake hesaplar sokaklara davet ediyor , lütfen bu oyuna gelmeyelim . Zamanında sağ - solu da bu şekilde karıştırıp , birbirlerini kırdırdılar . Sosyal medya da gördüğünüz bir haberi iyice araştırmadan lütfen yaymayın , ortalık yalan yanlış bilgiler ile dolu . Irkçılığa müsamaha göstermemeliyiz , unutmayalım biz birlikte Türkiyeyiz .


* Ali İmran suresi 54. ayet

14 Aralık 2016 Çarşamba

'' İnsanlık ''


  Yıkıyorlar insanlığı , vahşice , acımasızca , yavaş yavaş ... Yok oluyor bir şehir , bir ülke , bir ırk ve bu sırada kapıya sessizce uğurlanıyor  '' İnsanlık '' , yokluğun eşiğinde , hüzünlerle ...


  Birileri ölüyor , bir yerler ölüyor ve ben sadece duyuyorum kısık bir uğultuyla , evet izlemeye bile dayanmıyor kalbim , belki de binlerce kalp daha ... En çok da gökler ağlıyor bu hallerine , belki de tek gökler ağlıyor ...

  Evet , kaybeden sen oldun '' İnsanlık '' içindeki kırıntıları da süpürdüler , attılar , para için , petrol için , kana susamış vampirler karşısında , yok edildin , '' İnsanlık '' . Petrol denen , kara çamura bulayıp , dolarlar sıkıştırdılar  ağzına , gözlerini ise, zaten ekrandan ayıramazsın ki (!) , bak şu filan sanatçı (!),  şununla şunu yapmış , sakın ayırma gözlerini .

  Kapı buradan , Ey , ''İnsanlık '',  atlayabilirsin  yada bu camdan , nasıl olsa yoksun artık !

4 Aralık 2016 Pazar

Fantastik Canavarlar Nelerdir Nerelerde Bulunurlar

  Aylar , yıllar sonra sinemaya gittim, tamam yıl olmamıştır fakat kesinlikle aylardır sinemaya gidememiştim . Ne zaman gitmek istesem hep kaçırdım , gidecek birileri bulamadım , yada bananeeee yaaağ ben bu filme gitmemeler ,  yüzünden sinemaya gidemedim - baya çevremi gömdüm bu cümlede yalnız - . Yine bir gün , sinemaya gidelim yaaağğğ diye dolanırken , Harry Poter 'ın yazarının , başka bir kitabının , filmi  çıkacakmış dediler . Bir Harry Poter hayranı olarak , büyük bir heyecan yaptım tabi . Vizyona girene kadar , gün saydım , tabi bu sırada arkadaşlarıma baskı yapmayı da ihmal etmedim . Neyse , kendi rızaları ile (!) izlediler . 


  Filmin konusu ;

  Harry Potter dünyasından 70 yıl öncesi New York'a elinde bir bavul ile biri gelir . Bu kişi, yani Newt Scamander'ın bavulu , özel canavarlarla doludur - ilk duyunca , bir nasıl yani diyorsun - . Canavarları, daha ona New York da ki ilk gününde sorunlar çıkarır , bavuldan kaçıp bir Muggle 'ın yani Kowalski 'nin , önünde büyü yapmasına sebep olur . Kowalski'nin zihnini silemeden , korkan Kowalski kaçar ama bu esnada Newt ile bavulları karışmıştır .


  Bütün bu olanları gören, Sihir kongresinde çalışan Tina, Newt'i tutuklar . Fakat bu sırada Newt'ın canavarları kaçıp, bütün şehri altını üstüne getirmiştir , şimdi onları yakalaması gerekmektedir . Aynı zamanda Kowalski 'yi de bir canavarı yaralamıştır , onu da iyileşene kadar Tina ve Newt 'in bakması gerekir . Bütün bunlar olurken aynı zamanda şehirde başka garip şeyler daha olmaktadır ve şehir ciddi bir tehdit altındadır . Newt canavarlarını ararken birde bunlarla uğraşmak zorunda da kalır .

  Konusunu yazdığıma göre yorumuma geçiyorum ;

  * Newt karakteri , bence çok ilginç bir karakterdi , hafif tırsık , biraz utangaç gibi geldi bana . Ben daha güçlü bir başrol beklerdim , ama bu Newt karakterini sevmediğim anlamına gelmez . Oyunculuğu ise çok iyiydi , ama belki biraz daha güçlü bir karakter olsa iyi olurdu .


  * Tina karakterini sevemedim , biraz soğuktu . Ve Newt' e göre yaşlı kalmıştı , karakter olarak da çok uyumsuzlardı . Bütün film boyunca , etrafta küçük emrah gibi dolandı .


  * Filmde ki favori karakterim kesinlikle, Kowalski . Çok komikti , oyunculuğunu çok beğendim , mimikleri harikaydı . Yeni gördüğü şeylere karşı tepkisi çok komikti , hele çığlıkları 😂 . Sahnlerinde gülmekten öldüm , sinemada önümde oturan kadın o kadar güldü ki - gerçi kadın film bitene kadar güldü - filme odaklanamadım. Bence filmi Kowalski götürdü .


  * Queenie yani Tina'nın kız kardeşi çok tatlı bir karakterdi . Çok da güzeldi , özelliklede saçlarını çok sevdim . Tina ile hiç benzemiyorlardı , keşke biraz benzeyen kişileri kardeş olarak seçselerdi . Güzelim kızı şu göbekli - Kowalski - ile,  çift yaptılar diye kızsam da bence çok uyumluydular .


  * Filmin geçtiği dönem, yani 10lu - 20li yıllara ait kıyafetleri çok severim . Filmde de kıyafetleri , sevdim , özelliklede kabanları . Belki biraz daha dönem kıyafetlerini ön planda olabilirdi, özelliklede Tina bana çok sönük geldi . Newt 'in kıyafetleri de nedense bana Doctor Who , 11. doktoru hatırlattı 😆.

  * Kraliçe mi yoksa , başkan mıydı hatırlamadığım kadın karakter çok etkileyiciydi . Oyunculuğunu çok beğendim , duruşu çok asildi .


  * Johnny Deep , bir kapıdan uğradı filme , ben ilk tanımadım adamı ne hale getirmişler .


  * Peki filmi beğendim mi ? O konuda kafam karışık işte , filmi izleyenlerin yarısı çok sevmiş , diğer yarısı hiç sevmemiş hatta paramı geri verin diyenleri gördüm . Sıkı Harry Potter fanlarına film basit gelecek büyük ihtimalle , yada beklentilerini karşılamayacak , çünkü yazarı koskoca Harry Potter 'ın yazarı yani . Filmi Harry Potter ile karşılaştırmadan izlenirse , büyük ihtimal sevilebilecek bir film . Ama bence , senaryo da birkaç eksiklik vardı , çok aceleye gelmiş gibiydi , bazı yerleri anlamadım . Fakat sevdim , oldukça eğlenceli bir filmdi , Harry Potter ile karşılaştırma yapmazsam güzeldi .


* Gifler Tumblr dan alıntırdır.


26 Kasım 2016 Cumartesi

Son Zamanlarda 6

  En sevdiğim , hatta yolunu gözlediğim mevsim , sonbahar , geldi , pardon gidiyor demem lazım , bitti bitecek nerdeyse . Ama çok kısa sürüyor bu güzelim mevsim , ne olur sanki bu güzel renkleri biraz daha görsek . Sonbahar çocuğu olmamdan herhalde bu sevgim , kabak tatlısından da olabilir de şimdi ya da kestaneden de kaynaklı olabilir bak .

  Her şeyi yemeğe nasıl bağlıyorum bende bilmiyorum , Enisle ( kendileri benim 4 yaşındaki canavar kardeşim olurlar ) akşam biraz birbirimize girdik , diğer kardeşim, resim hocasının zoru ile resim yarışmasına girince ne çizicem diye dolanıyordu , ben ondan daha fazla heyecan yapıp , bunu çiz, şunu da çiz , yok hepsini çiz diye heyecanlı heyecanlı konuşuyordum . İnsan ufağı da biz ne zaman anlaşsak araya girip , dikkat çekmek için gıcıklık yapar yine aynısı oldu . Sonra devam etti bende ' sana bu kalemi batırırım  ' dedim , batırır gibi yaptım - gerçekten - daha dokundurmadan bastı yaygarayı , bana kalem batırdı diye , haydaaa ! Velete bak sen ya , bu da diğer kardeşim gibi uyanık çıktı neyse , bu böyle ağlayıp etrafa küçük emrah bakışları atınca acıdım sonunda , barışmak için - aslında sussun diye, kulağımın dibinde ağlayıp duruyordu  - instagram dan yemek videoları açtım , hemen barıştık .
Kardeşimin gözünde ben ve Enis
  Neyse biz yemek videolarını izlemeye baya kaptırmışız kendimizi , ayran budalası gibi ikimizde ekrana bakıyoruz Enis benim canım çekti , yemek yiycem  diye tutturdu hem de gece 12 'i geçmişti saat - evet o saatte uyanık - sonra bu hem yiyor hem video izliyor , bir yandan da abla içine ne koydu , bizde yapalım , sende yaparsın demi diyip duruyor ama bir yandan da gözü kapanıyor ama yemeyi hiç bırakmıyor  .


  Diğer kardeşime ' ikimiz tek yemek videosu izlerken kavga etmiyoruz ' dedim , o da ' ikinizde açsınız , o yüzden , dünyayı yediniz ' dedi . Bizdeki yemek aşkı genetik herhalde , ailecek sürekli ne yesek onu düşünüyoruz , hatta ben rüyamda yemek görüyorum o derece yani,  Allahtan metabolizmamız hızlı, yoksa bizi evden vinçle çıkarmaları gerekirdi  .

  Son zamanlarda biraz kilo almıştım , yazın bir kilo artık son bir ayda bir kilo daha , tabi çevremdeki safinazdan bozma kızçeleri görüp bunalımlara girip çıkıyordum , bir çılgınlık yapıp diyete girdim , ama az kalsın açlıktan ölecektim , ama işe yaradı mı , yaradı ona bir şey diyemem . Bir haftada 2,5 kilo verdim , yarım hafta daha yarım yamalak devam ettim onda da yarım kilo daha verdim yanı kısaca 3 kilo verdim, kardeşime diyorum kilo verdim diye , heee vermişsindir (!) diyor , inanmıyor bana , sinir oluyor bana - kıskanç ne olacak hıhhh - . Ama son bir haftada o kadar çok yedim ki sanki herkesin bana garezi var, kilo aldırmaya çalışıyor.

Geçen hepsi birbirinden zayıf kızçelerin içinde somurtuk somurtuk oturuyorum , ben zayıflayamıyorum bari bunlar kilo alsın diye , hainlik yapıp fazladan onların tabaklarına yemek koyuyorum ama fark ediyorlar bu sefer hepsi bana zorla daha fazla yediriyorlar . Bunu anneme anlatıyorum , annem de bana ' sen ne zaman kötü biri oldun ' böyle diyor , hahaha . Ama onlarda bana aynısını yapıyor banane yaağğğğ - ergene bağladım , evet  - .



  Ben buraya nerden geldim ,nasıl geldim , niye geldim , gördünüz yürüdüm çıktım ,  pardon hat karıştı ama aklına bu replik gelmeyen yoktur herhalde , hahaha . Şeyi anlatıyordum aslında ben , sonbaharı, ama konu sapmış . Neyse sonbaharın renkleri, meyveleri , güneşsiz havası , giyilen kazaklar ve yağmur  beni çok mutlu ediyor .

  Sonbahar birçoklarını depresif yapıyormuş , muş diyorum çünkü bana böyle bir etkisi yok , daha çok mutlu oluyorum ben . Şimdi ben sonbaharı çok seviyorum ya hani , ama sonbahar beni hiç sevmiyor . İtiraf etmek gerekirse , küçükken sonbahardan nefret ederdim çünkü sonbahar demek , hastalık demekti , ve ben bir kere hasta olunca , o bütün yıl devam ediyordu . Çok zayıf bir çocuktum ben , çok çabuk hasta olurdum ama herkes gibi olmazdı hastalıklarım , bağışıklık sistemim zayıf olunca herkesi etkileyenin iki hatta üç - dört katı etkilerdi . Ve bütün sene hasta olmak gerçekten sinir bozucu oluyor .

 Büyüdüm peki bir şey değişti mi , tabi ki de hayır . Bağışıklık sistemim zayıf olunca yaşım büyüse de bir şey değişmiyor , her sonbahar, şuraya gidicem şunu yapıcam , şunu fotoğrafını çekicem desem de , her zaman , evde yatak döşek hasta olarak , peçetelere sarılmış bir halde buluyorum kendimi .

  Aslında tip 1  diyabet olduğum için her sonbaharın başında grip aşısı olmam gerek ama ben aşıyı olmaya çok üşeniyorum , sonra olayım diyorum fakat çoktan hasta oluyorum bile . Bu da kısır döngü halinde devam ediyor ve yaza kadar ben burnumu çekerek dolaşıyorum . Bu durumun en kötü yanı ise sürekli hasta olunca , kimseyi hasta olduğuma inandıramıyorum - özelliklede kardeşimi - , sen hep hastasın zaten diyorlar artık . 

  Son 3 gündür de bu sonbaharın en ağır gribine yakalandım , inşallah bütün yıl devam etmez , çünkü hiç azalmadı bile . Bu sefer hasta olmam tamamen benim suçum kabul ediyorum , saçımı yıkadıktan sonra evde pencereler açıkken kurutmadan dolaştım , öyle salıp kendi kendine kuruyunca , şekli daha güzel oluyor . Annem ama dedi bana , hasta olucan bak  , git kurut şunu dedi ama çok akıllı olduğum için tabi ki de söz dinlemedim , sonuçta da bir güzel hasta oldum . Şuanda da burnumu çekerek bunları yazıyorum , aslında neden yazıyorum bende bilmiyorum .

Hak ettin bunu !
  Neyse , nerden nereye geldim ben , yine saçma sapan konulara girdim , dedim gibi neden yazdığımı bilmiyorum öyle amaçsızca takılıyorum burada . 10 gündür sanırım yazmamışım bunu yazı olarak kabul eder misiniz , bilmem ama son zamanlar da ben böyleyim peki siz nasılsınız ?


15 Kasım 2016 Salı

Kahve İçmemesi Gereken Sincabın Saçma Hikayesi

  Şuanda beni görseniz kesin bu deli dersiniz , - hoş başka normal zamanda görseniz farklı düşüneceğinizi sanmıyorum ama neyse - böyle gözler Madagaskar animasyonunda ki Lemurlar gibi açılmış bakıyorum - yakında kralları gibi dans etmeye de başlarım - , ama  göz altlarımda çiftte otoyol açılmış mor halkalardan .


  Durup durup halime gülüyorum hehehe , kafam normal değil .  Bir delilik yapıp bu gece uyumadım halende uyumuyorum , sanırım delirdim böyle salak bir bakışın başka manası yok çünkü , hehehe - bu nasıl gülüş bende bilmiyore - . Vaov bu ne kadar harika bir dünya , leyleyley  - ciddi kendimden korkmaya başladım -. Birde akıllı gibi duble kahve içtim , bir de değil iki kahve , çok acıydı ya .


  Şuan ki psikolojimi bu şarkı temsil ediyor , neden bilmiyorum ama bu şarkı çok komik geliyor bana , hehehe, evde I'm very very good , gooood, gooood  diye dolanıyorum - very sanki bery gibi söylemiyorlar mı , hahaha - , birde ben normalde klipleri izlemem link koyayım diye baktım da o nasıl bir manyaklık tövbe , sinirim bozuldu , hahaha , bazı sahneler rahatsız etti bu yüzden dans versiyonunu koydum, bu da çok normal değil neyse izlemeseniz bir şey kaybetmezsiniz sesini duyun yeter bence , hahaha .
Psikolojim
  Küçükken bir animasyon vardı adı neydi - bugün animasyondan gidiyorum hadi hayırlısı - , ' orman çetesi ' gibi bir şeydi galiba , orada bir sincap vardı , babam aşırı hareketli olduğum için o sincaba benzetirdi beni , aaa bak , Saliha Nur Sultan - babam bana böyle hitap ediyor,  nedenini bilemiyorum herhalde kafiyeden dolayı . Bazen de sonuna Turhan'ı da koyuyor , yani ben sadece isim ile hitap etmeye üşeniyorum ,Amerikan vari ' hey , sen , dostum ' kıvamlarına geliyorum - , senin çizgi filmini yapmışlar diyordu . Sincaba kahve içmeyi yasaklamışlardı , enerji patlaması yaşar diye , aynı durum benim içinde geçerliymiş , birazdan düz duvara tırmanmaya başlayacağım herhalde , öyle bir enerji .


  Annem bile şaşkın, duvara bakıp gülüyorum , deliriyoreeee ! Uykum olup uyuyamamak kafamı bambaşka bir dünyaya çevirdi , uzayda sanki bollywood dansı yapıyor gibi hissediyorum , aslında çok orijinal fikir ilerde uzaylılı bir bollywood  filminde , böyle bir sahne  görürseniz , bilin ki fikrim çalınmış, aman gelsin telif hakkı davası , yalnız baya uçtum şuan farkındayım ama durmuyor düşünceler mantar gibi çoğaldıkça çoğalıyor , onlarda deli biraz galiba.


  Bütün gece ne yaptım ben ya , dikiş için kalıp çıkardım  - anlıyacam diye o kalıpları beynim durdu sanırım  - , sonra kaçırdığım Yavuz Bahadıroğlu programlarını dinliyordum , Osman Yüksel Serdengeçti ile ilgili bir şeyler anlatılıyordu , bir anısı var beni çok güldürdü , malum o da sanırım darbe dönemi mağdurlarından ( emin değilim şimdi ) hapse düşmüş . Demiş şu ranzaya çıkayım da namaz kılayım , neyse durmuş namaza , sonra namazda bir haller olmuş , tuhaf bir aleme girdim , sanki uçacak gibiyim demiş , Yarabbi bir namazda beni erdirdin mi filan demiş , sonra selam vermiş bakmış meğerse mahkumlar esrarı yakmışlar , dumanda yukarı çıkınca bir haller olmuş , çok güldüm buna . Bende yeni taşınan ama hiç kimse ile konuşmayan yeni komşudan şüpheleniyorum , hahaha , bir kahve bu kadar etkileyemez yani .

  Bu nasıl bir yazı oldu, ben ne yazdım , niye yazdım bilmiyorum , bildiğim bir şey varsa uykunuz olup da olmaması (!)  çok kötü bir şey sakın bu hataya düşmeyin , ve beni de takmayın , kafa gidip geliyor .

Not : Komşunu 2 yaşındaki en az benim kadar hareketli çocuğu geldi , kardeşimle şimdiden kavga etmeye başladılar , ne kadar harika bir gün (!) .

Not 2 : Babam haklı galiba ben bu sincaba baya benziyorum ,hahaha .

Not : Bu süper ay mıdır nedir , sakın o beni çarpmış olmasın ?

7 Kasım 2016 Pazartesi

Daawat - E - Ishq Hint Filmi Konusu Ve Yorumum

  Bu filmi aylar önce indirmiştim , ama ön yargılarım hep ertelememe neden oldu . Ön yargılarım başrol erkeğin , korkunç giyimi yüzünden oluşmuştu , aynı zamanda o saç ve sakal da korkunçtu . Aslında Bollywoodla ilk tanıştığımda , şimdi çok sevdiğim oyuncular için de pek farklı düşünmezdim , tek bir şey değişmedi , o da - bayan oyuncuların aksine - erkek oyuncular korkunç giyiniyor .
Bir poster bu kadar çirkin olabilir mi !?

  Kısaca , bu abimizin korkunç giyimi beni filmden soğuttu, hem de hiç izlememe rağmen . Fakat yapacak ve izleyecek bir şey bulamadığım bir vakit , o kadar indirdim deyip izledim . Sonrasında filme bayıldım , niye daha önce izlemedim dedim ve başrol abimiz hakkındaki düşüncelerim beni utandırdı , zira karakteri yüzünden öyle giyiniyordur diye düşünüyordum ama abimiz çok başka biri çıktı , burada pek spoiler vermeyeyim artık da filmin konusuna geçeyim .

  Başlamadan bir  not : Hindistan da erkeklerin yerine , kızlar erkekler için başlık parası tarzı , çeyiz parası adı verilen bir para verirler , dikkat ettiyseniz bazı filmlerde de bu konu arada geçmiştir . Yani erkek kıza ömür boyu bakacak , bu sebeple de kızın ailesi , ileride kızlarına bakacak olan oğlana , şimdiden masrafların parasını veriyorlar , biraz karışık oldu ama genel olarak böyle denebilir .

  Filmin Konusu ;

  Gullu - bildiğin Güllü bu - , annesiz büyümüş babası ile yaşayan , hayali Amerika da ayakkabı tasarımcılığı okumak olan bir kızdır . Gullu 'nun evlenme çağı gelmiştir , fakat Gullu yeterli çeyiz parasına sahip olmadığı için , evlenemiyordur . Aslında Gullu bu durumu umursamıyordur , hatta parayı kabul edenleri o kabul etmiyordur , çünkü aradığı kriterlere göre bir aday bulunmamaktadır .

  Birini sever bir gün ve sevdiği kişi tam onun istediği gibi biridir ve çeyiz parası istemiyordur . Gullu artık evlenmeye karar verir ,  erkek tarafı çeyiz istemediğini söyler , fakat tek nedeni, çeyiz isteyenler ağır cezalar almaktadır ve onlarda çeyiz istemek yerine , dolaylı yoldan yardım parası olarak , para isterler . Gullu çok sinirlenir , artık kesin emindir , evlenmeyecektir ve çeyiz parası isteyenlerden intikamını alacaktır . Sahte kimlikler çıkartıp , sahte bir kişiliğe bürünür , amacı zengin gibi görünüp , yüklü miktarda çeyiz isteyen birini , suç üstü yapıp , dolandırmaktır .


  Tariq ise , zengin bir kebapçıdır. Kebabı çok ünlüdür, hatta öyle ki, yabancılar ve ünlüler bile , onun kebaplarını yemek için gelmektedir . Gullu ise  hedef olarak , Tariq 'ı seçmiştir ...

  Konusunu yazdığıma göre , bol spoiler içeren dedikodu kısmına geçiyorum .

  * Öncelikle bu çeyiz , olayı çok saçma geldi , adamlar kıymetli resmen Hindistan da . Başka filmlerde arada konusu geçse de tam anlayamadığım bir konuydu , bu film bayağı açıklayıcı oldu .
Tariq 'ın ailesinin istekleri ise , Türk dizilerinde ki, zengin , kötü kalpli babalardan da fazlaydı .

Tabi paşam , başka !

  * Tariq gerçekten de , korkunç derece , iğrenç giyiniyordu , birde zengin olacak güya . Saç ve sakalı da aynı şekilde dehşet vericiydi . Özellikle, bir insan evladı, nasıl bu kadar itici bir tip haline getirilebilir . Öyle ki , Tariq karakterinin Aditya olduğunu , çok sonra anladım ,anladığım da ise şok geçirdim , bu ne , nimete şükürsüzlük resmen bu .

  Tabi güzellik her şey değil fakat , sen alttaki gibi görünürken niye böyle bir tipe büründün ki şimdi.



  Ama bu korkunç tipinin aksine , çok güzel bir kalbi vardı , arada gıcıklık yapsa da , karakterini çok sevdim denilebilir  . Oyunculuğu ise çok iyiydi , öyle ki filmi izlerken Aditya olduğunu anlamadım yani .
Böyle de devam et

  * Gullu ise başta bu nasıl bollywood filmi , giyime bak , saçlar korkunç dememe neden olsa da , sonra giyimi ve tipi çok değişti ve giyimini çok beğendim . Karakter olarak , kız manyaktı resmen , atarlı giderli bir tipti , zaten her gelen görücüyü rezil edip gönderiyordu .


  Amerikan hayranlığı beni sinir etti , ideal tipinin ise akıcı bir şekilde Amerikan İngilizcesi konuşan biri olması başka saçmalıktı . Kızçemiz hafif balık etliydi , ki bence , iki çöpü çakmış gibi , etrafta dolanan kızlardan bin kat daha güzeldi .


  * Yemek üzerine çok fazla muhabbet döndü .


  Zaten kızımızda kebapları görüp , Tariq 'ı kovmaktan vazgeçmişti . Kızçemiz yemeği o kadar çok seviyordu ki, aşk maşk dinlemedi bile .


  Böyle bir filminde , teklif , tabi ki de , yemek vererek oldu, önüne kebaplar sevdim sevgilim modundaydılar - hayallerimin sahnesi ,hahaha - .


  Kebap üzerinden romantizm götürdüler kısaca , Adanalı kardeşlerime biraz diss gibi oldu bu , cevaplarını bekliyoruz , hahaha .


  * Zengin takliti yaparken Gullu'nun babası , abarttı da abartı ,  onu izleyemezmiş , bunu yiyemezmiş . Kızı için uydurduğu,  ot- su alerjisi biraz fazla oldu yani ,hahaha.



 Not :  Şimdiye kadar yazdığım en uzun film yorumu sanırım bu oldu , okumaya dayananları tebrik ediyorum .


2 Kasım 2016 Çarşamba

Bayanlar Abdesthanesi Sorunu

  Merhaba , bugün beni ve birçok kişiyi , rahatsız eden bir konudan bahsedeceğim - yazıya böyle başlayınca çok cool (!) hissettim , hehehe - . Aslında birçok kişiden kastım , sadece hanımlardı , erkekler bu konuda çok rahatlar - feministler toplaşın yamacıma - .


   Konu şu ki , dışarı çıkıyorum saatler geçiyor , sonra namaz vakti geliyor hatta geçiyor . Koştur koştur , cami arıyoruz, buluyoruz buluyoruz ama söyle bir durum var ki bayanların abdest alabileceği bir yer bulunmuyor .

  Bu durumla çok sık karşılaşıyorum , eskiden evden çıkmadan abdestimi alıp öyle çıkıyordum ama son 2,5 yıldır tip-1 diyabet olduğum için , sık sık şekerimi ölçmem gerekiyor, tabi bu durumda yeniden abdest almam gerekiyor ama gelin görün ki abdest alacak uygun bir yer - bayanlar için - yok .

  Gidip bayanların abdesthanesi nerde diye sorunca da , suratıma çok imkansız bir şeymiş gibi şaşkın şaşkın bakıyorlar, ab-dest-haneeee diyorum nerdeee , diye bağırasım geliyor , ama yine piremsesliğimi (!)yitirmiyorum şükür.


  Sonra da bana tuvaleti gösteriyorlar , bacım tuvalet şurada diye , ama ben abdesthane sordum diyemiyorum bile , cevap belli . Neyse bir umut belki orada abdest alıcak yer vardır deyip , Amerikan filmlerindeki gibi, karanlık ve korkunç yeraltındaki tuvalete gidiyorsunuz . Ama abdest alacak yeri bırakın , doğru düzgün lavabo bile yok maalesef . Zaten karanlık , üstüne birde pis , ama neden temizlenmiyor ki , çok sinir bozucu bir durum , zaten abdesthane yapmıyorsunuz bari tuvaletler temiz olsun . La havle çekip , sakin olmaya çalışsanız da , olamıyorsunuz yada ben olamıyorum , söylenmelerimi durduramıyorum . Tuvalet gibi necis bir ortamda , abdest almamız bekleniyor , çok ironik değil mi ?

  İstanbul da turistik yerlerde yapılmaya başlansa da halen daha ciddi bu konuda eksiklikler var. Her caminin hanımlar için de abdesthanesi olmalı .

  Yazın anneannemdeyken , Isparta da eski - yani tahminimce eskiydi , annem gençken filan varmış yani - bir camide namaz kılmak için durmuştuk , orada iki tane şadırvan vardı , birinin etrafını kapatmışlar ve bu şadırvanı bayanlar için bu hale getirmişlerdi .


  İşte bu kadar basitti , fakat çok ince bir düşünceydi . Niye bu diğer camilerimize yapılamıyor , inşallah bunun örnekleri çoğalır , bizlerde rahat ederiz .


  Not : Son yıllarda yapılan camiler de çok güzel abdesthaneler mevcut fakat , eski yapılmış camiler için bu durum geçerli değil .