Saife-i Saliha

  Sosyal medyada son zamanlarda şu tarz bir akımdır tutturulmuş gidiyor , ' ağğbiee kitaaplağğ çok pahooloo ' . Bu ağzını yamultarak konuşan tumblr görl (!) yada insta görl (!) arkideşlerin dediklerinin mealiyse şu , kitaplar çok pahalı . Nasıl yaneee ?! Ben niye rastlamıyorum ' o pahalı ' kitaplara , geçen gün üç kitap aldım 50 lira tuttu ya, bu fiyata artık tuvalet kağıdı bile alamıyoruz ama kitaplar pahalı mı ? Lütfen hakkaniyetli olun , bir kitabın fiyatı en fazla taş çatlasın 30-35 tl oluyor ki, o da çok nadir genel olarak 15-20 arası seyreden bir fiyatı oluyor ki , gayet makul bir fiyat.

  Liseye hatta ortaokula giden kızların 80-90 liralık makyaj paletlerine rahatlıkla para verip, her gün o kazık kafe benim bu kazık kafe senin gezip story atıp , yada oyunlara çılgınlar gibi para verip verip sonrada ' kitip fiyitliri pihili ' dediklerinde çıldırıyorum . Ki kaldı ki bir kıyafetti , en fazla kaç yıl giyersin yada aynı şekilde bir makyaj paletini kaç yıl kullanırsın, bir gün elbet eskir ve işe yaramaz hale bürünür . Ama bir kitap eskise de size kattıklarıyla ömür boyu yanınızda olur . Ama kitaplar pahalı diyorsunuz , peki . 

  Ne yapsın bu yazarlar bedavaya mı dağıtsın ?! Bu yazarlar , şairler para kazanmasın mı ?! Sürünsün mü , ne yapsınlar ?! Aman sonra bu ülkede niye edebiyatçı yetişmiyor , niye bu nesilden yazarlar - şairler çıkmıyor , eee çıkmaz tabi , adam yazarlıkla hiçbir şey kazanamayacak , neden yazar olsun ki ! Ahh pardon ben sosyal medya fenomeni olup ego tatmini için yazar olan yada wattpad de pedofili,  sorunlu hikaye yazarlarının(!) varlığını unutmuşum , ayy ben nasıl böyle bir hataya düşerim , onlar kiiii ülkemizin yetiştirdiği muhteşem şahsiyetler (!) onları unutmak ne mümkün (!) . Hani pahalı denilen kitaplar bu saçma şahısların kitaplarıysa haklılar , çünkü bu edebiyat yoksunlarının kitapları (!) 30-40 liradan daha az olmuyor .

  Eğer bu kitaplar (!) için çığırtkanlık yapılıyorsa daha da utanç verici bir şey , eee gardaş sen zaten kitap almıyorsun ki , niye bu sızlanma , gerçek kitaplar makul fiyattalar yani belki kültürlenmek isteyen filan çıkar diye diyorum . Ayyy birde şu fenomenlerin kitaplarının (!) kapaklarına kendi fotoğraflarını koyup arz-ı endam etmelerine ayrı hastayım (!) , bir insan ne kadar boşsa enaniyeti o kadar fazla oluyor , nasıl bir sosyopat kendi fotoğrafını kitap kapağı yapar , yani ne diyeyim Allah kurtarsın gardaş .

  Benim gariban yazarlarımın da tek çilesi bu değil , sürekli oradan buradan , utanmadan bedava kitap göndermesini isteyenler var , ben cidden şaşırıyorum bu duruma , nasıl bu kadar rahatlıkla bedavaya bir şeyler isteyebiliyorlar . Bu duruma çok şaşırdığımda biri nasıl olsa onlarda çok kitap var , ne olacak tarzı bir tepki vermişti . Mesela , bir giyim üzerine satış yapan mağazaya gitseler ve bana şunları bedava verin , çünkü sizde çok var diyorlar mı ? Hayır , eeee o zaman niye bu yazarlardan bu böyle rahatlıkla bedava kitap istiyorlar , aklım almıyor .

  Bu yazarlara para gökten para yağmıyor ki , bedava size kitap dağıtsın , eğer kimse almazsa kitaplarını,  nasıl dönsün bu adamların değirmeninin tekeri , adamı bu işi , hobi için yapmıyor , adı üstünde işiii bu işi ! Bu bedavacılık nerden ve nasıl girdi bu ülkeye bilmiyorum ama çok fena yerleşmiş durumda  . Bir süre önce kardeşime instagramdan biri mesaj atmış , işte neymiş efenim onun için onun abisini çizer miymiş , hediye edecekmiş de , yapsa ne olacakmış - şimdi çok şeyler söylenirdi de neyse , Allahtan terbiyeli hanım hanımcık kızlarız -  . En basit resimde bile , saatlerce uğraşıyoruz , emeklerimiz , zamanımız ve birçok duygumuzu kattığımız resimler , yaa ne olucak ya yapıyorsun zaten sürekli diyerek aşağılarcasına konuşup sonrasında da bedavaya istediklerinde , otomatik olarak deliriyorum .

   Bu durumla instagramda çok karşılaştım , bütün çizim yapanlar , hep aynı dertten muzdarip, arada delirenleri görüyorum , niye benden seni bedavaya çizmemi istiyorsunuz diye sorgulayınca da , yap işte eline mi yapışacak gibi çirkin üsluplar bile gördüm . Bunu söylemek istemiyorum ama bizim resim için kullandığımız malzemeler bile dünyanın parası olmuşken , değil emeğimim karşılığı olan parayı vermek , malzemenin bile parasını vermeyen insanlar için niye resim yapalım , çok ciddi merak içindeyim.  Yine aynı mantıkla yaklaşıyorlar , sende zaten bir sürü var yada sen zaten yapıyorsun , yapsan - versen ne olucakcılar . Kimse kimseyi saatlerce çalıştırıp bu işi de bedava yap ne olacak , maaşını alma , demez , diyemez ama iş edebiyata ve sanata gelince çok cüretkarlar .

  Kimsenin ne emeğine ne de mesleklerine saygılılar , sadece tıp , mühendislik yada hukuk tarzı mesleklere saygılılar , halbuki sadece bilimle olmaz . Hiçbir ülke yoktur ki , sanatta ve edebiyatta gelişmeden sadece bilimde gelişerek ilerleyebilsin . Zaten öyle olsa şuanda bizim ülkemizin uçması gerekti , bilimde ileri seviyelere geçmeye başladık ama niye halen muasır medeniyetler seviyesinde değiliz ? Bu iyice düşünülmesi gereken , özelliklede kendimize sormamız gereken bir soru . İnsanların birbirine saygısızlıklarını gizlediklerini sanırlarken,  küçük çatlaklardan sızıp kendilerini ele verdikleri anlar bunlar . Sadece kendi mesleklerine saygı duyulsun istiyorlar ama mesleği ne olursa olsun her insan saygı hak eder ve yine her meslekte büyük bir saygıyı hak eder . Bunu ne zaman anlayacağız diye merak ediyorum , saygıyı , sevmeyi ne zaman öğreneceğiz , hak edene hakkını ne zaman vereceğiz . Hak , ne önemli , ne büyük bir kelime . Ama artık bir değeri kalmaması beni üzüyor .

  Velhasıl-ı kelam , benim naçizane düşüncem şudur ki , eğer ki bir insan bir şey öğrenmek istiyorsa , okumak istiyorsa , maddiyat kesinlikle de bir engel değildir . Gerçekten isteyene dağlar bile dayanmaz çünkü . İşin edebiyatını bir kenara bırakırsak eğer , maddi durumu iyi olmayan birinin kitaplara ulaşması için , kütüphaneler var , istediğin kitaba ulaşıp , okuyup , ondan beslenip sonrada ondan başkasının beslenmesi için geri götürür,  müthiş bir olay değil mi ? Fakat bu kütüphane kültürü bir türlü Türkiye de gelişemedi , gönül istiyor ki her mahallede bir tane olsun ama sadece merkezi yerlerde tek tük kütüphaneler oluyor , orada da her türlü kitaba ulaşmak mümkün olmuyor . İşte ben böyle söylenirken tevafuken karşıma bir haber çıktı ki , beni ziyadesiyle mutlu etti . Şöyle ki , artık e-devlet üzerinden veya 'kütüphanem cepte' uygulamasıyla , e- kitaplar ödünç alıp okuyabilirmişsiniz . Kısaca artık bahaneler azalıyor halen okumayan sadece kendine eder , gerçi bahane isteyene bahane çoktur , amalardan kurtulmak umudu ile …

    Çenesine hakim olamayıp, çok konuşan , atarlı Saliha bildirdi.

  Hiç adetim olmamasına rağmen bir yazıda , iki dizi yazmaya niyetlendim , hadi bakalım hayırlı olsun . Ne zaman strese girsem , genel olarak sitcom tarzı , kafa yormayan , eğlenceli , çerezlik ve en önemlisi çok samimi Amerikan dizileri izlerim . En favori yapımlarım hep ABC den çıkıyor , çok eğleniyorum izlerken , bir yandan da olaylar hep günlük olaylardan oluştuğu için diliminde geliştiğini de fark ettim . Ama en güzel yanıysa bu - yazdığım- dizilerin hepsinin 20 dakikadan oluşması , vaktini de beynini de ona vermen gerekmiyor , zaten bu sebepten de iki diziyi bir yazıya sığdırmaya çalıştım - sonumuz hayır olsun , ben çok konuşurum nasıl olacak hiç bilmiyorum - .

1 - Modern Family

  Turkish meali moderen aile yani , çağ çok değişti yeğenim mottosu ile yola çıkmış olan , 10 . ve son sezonu yeni başlayan , kahkaha tufanı dizi . Bu sezon , son sezon olduğu için her yeni bölümü izlerken aşırı bir duygusal hissediyorum kendimi ve yeniden ilk sezondan izlemeye başlıyorum .

  Bu moderen ailemiz çok büyük bir aile , içlerinde ne ararsanız var, baya aşure gibi bir aile . Her karakterinin ayrı ayrı hayatını görüyoruz , yaşamlarını izliyoruz ama eğlenceli bir dille . Farklı bir çekim tarzı var , reality show izliyormuş gibi hissettiriyor , sahne sonlarında oturup birbirlerini çekiştirmelerine hastayım . Birde dizi 10 yıllık olunca ve ben 8. sezonda başladığım için çocukların büyümelerini çok ani bir şekilde izlemiş gibi hissettim , elimde büyüdüler yevruuularımm benim deyip dursam da , Manny , Luke ve Alexle yaşıtmışım, ne yana yıkılacağımı bilemedim . Manny ve Luke'un çocukluklarına hastayım zaten , çok şirinler , büyümelerini kabullenmek istemiyorum . Çok ilginçtir ki , dizide sevmediğim karakter yok ama Phil'e kaç sezon alışamadım , beni aşırı irite etti , nefret ettim resmen , herkes adama hayran ama ben gıcığım , kendi kendine herkes ona hayran sanıyor , salak saçma espriler yapıyor ama ben izlerken sinirden ekranı yumrukluyorum . Neyse ne olduysa ona karşı olan tepkimde zamanla geçti derken yine bir gün saçma sapan bir kişilik testi yapıyorum ve sonuçta aynı karakter tipinde olduklarını da yazmışlar ve tahmin edin kiminle aynı tip çıktım , Phil Dunphy ile . Ama ben kriz geçiriyorum hayır bu gerçek olamaz, ben adamın nefes almasına bile tahammül edemiyorum nasıl aynı tip oluruz diye , arkadaşımın da buna yorumu insan çok benzediği kişiyi sevmezmiş diye , sağ ol ya (!) .

   Dizideki favorilerimse Gloria ve Manny , ana oğul bayılıyorum ikisine . Gloria'nın karakteri muhteşem evet ama birde aksanı var ki , normalde aksana tahammül edemem fakat ablamızın aksanlı konuşması bile o kadar tatlı ki anlatamam . Manny'nin küçüklüğü nasıl bir şeydi ya , izlerken çıldırdım resmen , o nasıl bir tatlı çocukluktur , tam bir küçük adam , o olgun konuşmalar küçük ve tombiş yanaklı birinden nasıl çıkar yaa , çocuk şiir yazıyor , şiiiirrr,  deliriyorum resmen . Dizinin en sevdiğim bölümleri tabi ki , hallowen bölümleri , çok aşırı eğlenceli geçiyor , özelliklede Clair'in hallowen takıntısı işi daha da komik yapıyor .

2 - American Housewife

  İlk yayınlandığı dönem keşfettiğim için pişman olduğum dizi , zira her hafta yeni bölüm beklemekle geçiyor .  Şimdi 3. sezonu yeni başladı ve müthiş geçiyor . Dizimiz orta seviye bir ailenin , ultra zengoların oturduğu Westporta taşınmaları ve bu ailenin, dobra ve kimseye eyvallahı olmayan anası Katie bu kasabanın diğer ev hanımları ile olan çilesini izliyoruz .

  Aşırı eğlenceli ve klişe konularla absürtlük birleşimi gibi , normal bir ailemiz var ama öte yanda zenginler var ama çok çoook zenginler , bu zenginlerin akla hayale gelmez yaşamları ve normal ailenin onlarla olan çilesi çok eğlenceli . Kasabanın zengo , platin sarısı saçlı , her gün yoga dersine giden , çocukları ile dadılar ilgilenen tiki ev hanımlarına aşırı derece gıcık olan Katie onları çekiştirmek için her gün , kasabadaki tek anlaştığı iki insan olan kankaları ile ikinci kahvaltıda buluşuyor ve doyasıya gıybet yapıyor . Tek derdi de diğer ev hanımları da değil , bir çocuğu tam bir materyalist manyak , hayatta tek emeli ileride çok zengin olmak , diğer çocuğu ise kasabadaki kadınlar gibi beynini kullanmıyor , nasıl olsa zengin bir koca bulurum mantığında - çare zengin koca , hahhahhaha - .

Kasabaya taşındıktan sonra çocukları böyle değişince kadıncağız ne yapacağını şaşırıyor tabi . Bir yanda tamamen başka bir yaşam tarzı , bir yanda da çocuklarını bu hayat tarzından korumaya çalışan , biraz çatlak ve oldukça da rahat ,  Katie'yi izlemek oldukça keyifli .